Nefes ile gelip yel ile gidenler

Vaktiyle bir Sufi varmış. Kerameti o kadar enginmiş ki, İsa Peygamber’e bahşedilen nefese sahipmiş. Bu Sufinin tek bir talebesi varmış. Halinden hoşnutmuş. Daha fazla öğrencim, müridim olsun diye hırsları yokmuş. Ne var ki talebesi farklı düşünürmüş. İstermiş ki herkes hocasının izzeti ve kudreti karşısında şaşkına dönsün. Bu nedenle ondan yalvar yakar bir tarikat kurmasını ve pek çok mürit edinmesini istermiş.

“Eyvallah” demiş Sufi en nihayetinde . “Madem bu kadar çok istiyorsun, yapalım bakalım.”

O gün pazara gitmişler. Tezgahlardan birinde kuş şeklinde şekerler satılıyormuş. Sufi nefesini üflemiş, bir yel esmiş, şekerden kuşların hepsi can bulmuş, kanatlanıp uçmuşlar. Şehir halkının nutku tutulmuş, anında Sufi’nin etrafını sarmışlar. Hepsi kapısında mürit olmak için sıraya girmiş. Gel zaman git zaman öyle çok hayran toplanmış ki, eski talebesi hocasını doğru dürüst göremez olmuş.

“Efendim” demiş talebe günlerden bir gün. “Çok kalabalık olduk. Bir sürü insan var etrafınızda. Eskiden her şey daha iyiydi. Bir şey yapın. Hepsini gönderin ne olur.”

“Eyvallah” demiş Sufi. “Madem bu kadar çok istiyorsun, yapalım bakalım.”

Ertesi gün Sufi vaaz verirken yellenmiş. Müritleri bunu çok yadırgamış. İğrenerek oradan uzaklaşmışlar. Geriye bir tek eski talebesi kalmış.

Sufi sormuş: “Evladım sen neden diğerleriyle gitmedin?” Mürit cevap vermiş:

“Efendim, ben ilk yel ile gelmedim ki sonuncusu ile gideyim.”

(E.Şafak, Aşk, s. 354)

Share

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.